13 Temmuz 2009 Pazartesi

Çayanistlerin Taraf’a Bir Yanıtı Var!


15 Haziran’da Taraf Gazetesi’nde yayımlanan SHP genel başkanı Hüseyin Ergün’ün röportajı Taraf’ın uzun süreden beri yayın politikasının vazgeçilmezleri arasında yer edinen solun tarihini kirletme ve sol ideolojiyi bulanıklaştırma yöneliminin örneklerinden biri oldu. Bu örnekteki isim veya Neşe Düzel’in aynı köşesindeki röportajında “sol, darbeye hoşgörülü yaklaşıyor” gibi tespitleriyle yer alan liberal putatapan Nabi Yağcı gibi “bezgin” solcuların ayrıca bir eleştirisi de elzem gözükmekle beraber, bu yazıda daha geniş bir resmi görmeye çalışacağız. Bu yüzden vereceğimiz cevap bu röportajların sahibi birkaç tatlı su gezginine değil, egemenler içinde dönemsel bir ivme yakalayıp tahtın yanına çömelen bir liberal kast ve onun çirkef politikasınadır.

Üzerinde durmamız gereken ikinci bir nokta, yazımızda vurgulayacağımız solun tarihi ve simgelerine dair duyarlılığımızın ruhlarını çoktan pazara çıkarmış gazete köşecilerine atfen olmadığı ama politik bir hedefi güttüğüdür. Taraf Gazetesi’nin var edildiği günden bugüne yeni bir sol, sol olmayan bir sol yaratma çabası, sosyalist solun toplum içinde edindiği sempatiyi yok etme, solun ideolojik ve politik bir alternatif haline gelmesinin önüne geçme hedefiyle bütünleşmiştir. Taraf Gazetesi yazarları Türkiye sol hareketi için bir milat çizgisi çizme, demokrasi ve özgürlükler cephesinin sol eğilimli kitleler için tekil ideolojik merkezi haline gelme ve gelecek solun peygamberleri olma gibi hedefleri uğruna solun değerlerine insafsız bir bombardımanın kurmayları olmayı seçmişlerdir. Taraf Gazetesi’nin halkın ortak algısında olağanlaştırmaya çalıştığı çarpık sol imgesi yalnızca bir avuç liberal tayfanın değil kapitalizmin ideolojik krizinde tahtlarına daha da sıkı yapışan geniş bir iktidar bloğunun ortak çıkarıdır.


Birikim Dergisi’nin 80lerin sonundan itibaren Türkiye sosyalist hareketine sunma iddiasında olduğu postmodenizm, milliyetçilik ve diğer uluslar arası tartışma gündemleri, liberal sol düşüncenin de düzenin organik aydınlarının da demlendiği ve ulus ötesi cevherlerin farkına varmaya başladıkları bir döneme rastlar. Türkiye’de Marksist temeldeki tartışmaları geliştirmeyi hedefleyen Birikim yazarları, solun belini doğrultamamasının temel sebeplerinden birini solun sıkıştığı ideolojik eksiklikler olarak tespit etmiş ve yol göstericiliğe soyunmuşlardır. Fakat Birikimin yarattığı, solculuğun sadece entelektüel-akademik bir uğraş haline geldiği, pratik özveriden yoksun bir sol algısı Birikim’i hızla liberalleşen ve solun saflarını da dağıtacak bir unsur haline getirmiştir.


Birikim’in Türkiye soluna getirdiği ideolojik yenilenmenin ötesinde Türkiye tarihine damgasını vuracak olan şey emperyalist sermayenin de çıkarlarına hizmet edecek ve demokrasi, özgürlük gibi solun temel değerlerini soldan yalıtarak ve yeniden yorumlayarak sistemin ihtiyaçları uğruna kurban edecek bir devşirmeler sınıfını cisimleştirmesidir. Mahir Çayan’ın devrimci hareketin devrimci teoriyle bağına ilişkin görüşleri ve kendi zamanının laf ebelerine verdiği cevap bugünün devrimcileri için de bir kılavuz niteliğindedir: “Biz Marksizmi entelektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı değiştirmek için, dünyanın Türkiye’sinde devrim yapmak için Marksizmi öğreniyoruz!”
Bugün Taraf Gazetesi liberal solcuların belli ki bu gazeteden haylice önceye dayanan bir arayışına cevap olmuştur. Liberal solcular Ilımlı İslam ve neoliberalizmin dönemsel ihtiyaçları doğrultusunda ve AKP’yi iktidara götüren akıntıya kapılarak tarihlerinde pek de rastlanmadığı ölçüde kitlelere ulaşma potansiyeline kavuşmuştur. Liberal solcuların “Taraflaşması” onların iktidara karşı ezilen kitlelerin davasını yüklenmiş bir unsur olarak değil, iktidarın gölgesine sığınarak gerçekleşmiştir. Taraf yazarları muhalefet yapma güçlerinin ve hatta var olmalarının kaynaklarının bu iktidar olduğunu bilmektedir. Türkiye tarihinde eşine az rastlanır çıkışlarla kurucu ideolojiyi karşısına alabilen Taraf yazarlarının bu özgüveni onların Türkiye’nin politik ikliminin değişmekte olduğuna dair güçlü kanısından gelmektedir.


Liberal sol’un Türkiye’de AKP iktidarıyla kurduğu ittifak yalnızca Türkiye’nin değil Dünya’nın da politik yönelimlerindeki yeni stratejilere ayak uydurma fırsatçılığıyla açıklanabilir. Liberal Sol, Soros’un Sovyet hegemonyasından çıkan bölgelerdeki kadife devrimlerinin şakşakçısı olduğu gibi Ahmet İnsel ve Murat Belge gibi kanaat önderlerinin Açık Toplum Enstitülerinin Türkiye’deki danışmanlarından olduğu bilinmektedir. Ulus ötesi STKcılığın Türkiye ayaklarını kuran liberal sol, Emperyalizmin Orta Doğu’daki şiddetini meşrulaştırdığı Özgürlük ve Demokrasi’nin eş anlamlılarıyla kendi siyasetinin harcını karmıştır. Emperyalizmin ve işbirlikçisi AKP’nin ezilen, yoksul halklar üzerine uyguladığı şiddeti gören ve kabullenen liberaller, devrimcilerin ve halkın sömürülen haklarını geri kazanmak için kullandıkları şiddeti eleştirmektedir.


Liberallerin bugünkü konumu ilk bakışta bu ideolojiye zıt görülebilecek bir güce tapınma ve güç iştahının ürünüdür.
Taraf Gazetesi toplumun yeni iktidarıyla tanışmasına paralel yeni tartışmalarla tanışmasına da eşlik etmiştir. Kürt sorununun edindiği liberal eğilimleri sayfalarında ön plana taşıyan, kültürel dayanışma ortaklıklarını ön plana çıkarmakla beraber sorunun çözümüne dair AKP’nin Kürt politikasının ötesine geçemeyen bir tutum, Taraf’ın düzen bekçiliğinden kovulmadan, toplumun demokrat ilerici eğilimli unsurlarının bilincinde bulanıklık yaratmak için kullandığı stratejidir. Aynı strateji İslami hareket, demokrasi, AB ve elbette sol tartışmalarında da kendini belli etmektedir. Bu stratejinin sola yansıması ise diğer başlıklardan daha farklı bir karakterdedir. Çünkü geçtiğimiz yirmi yılın faşizan, gerici medya odaklarının sol üzerine yaptığı tartışmaların daha yoğun bir biçimde ama benzer yöntemlerle (karalama) Taraf’ın sayfalarında tekrarlandığı görülmektedir.
Peki nedir solu bu kadar tartışılmaya ve eleştirilmeye değer kılan? Bu sorunun cevabı solun yaşadığı tüm politik-pratik yenilgilere rağmen savunduklarının haklılığının ve doğruluğunun tarihin akışı içerisinde tekrar ve tekrar ortaya çıkacağına duyulan korkudur. Bu sorunun cevabı tüm baskılara ve ölümlere rağmen solun tarihin sayfalarında sürekli galip çıkmasını bilen özü ve bu özden beslenen “Biz Halkız” diyebilmenin özgüvenidir.


Taraf bugün, toplumun ezilen ve sola yönelen kesimlerinin taleplerinin düzen içi bir özgürlük ve demokrasi safsatasında kıstırılmasına yarıyor. Taraf bugün ceberut devlete karşı sivil toplumculuğu savunarak, cemaatleşme, tarikatlaşmanın ideolojik zeminini hazırlıyor ve gerici toplumsal dönüşümün araçlarını (türban vs.) bu sivil toplum hareketlerinin bağımsız motifleri olarak sunuyor. Taraf bugün Kürt hareketini kültürel bir talepler listesinden ibaret göstererek, Kürt politik hareketinin Kürt halkını özgürleştirici etkisini ve Kürt halkının iktidara isyanını görmezden geliyor. Taraf’ın bu başlıklar üzerinden aslında sol düşüncenin temellerine yaptığı saldırılar, onu sol düşüncenin olmadığı bir ülke hayaline kapılıp, saldırının dozunu iyice abarttığı örnekleri ortaya çıkarıyor. Nitekim, Ogün Samast’ın ideolojik önderi olmaktan, cuntacılığa, milliyetçiliğe, demokrasi düşmanlığına kadar liberallerin sola yapıştırmadığı etiket kalmadı.
Kemal Derviş’li, Cem Boyner’li, Mehmet Altan’lı, Cengiz Çandar’lı Yeni Demokrasi Hareketi’nde aradığını bulamayan Hüseyin Ergün’ün Taraf’ta yayımlanan röportajı da bu örneklerden sadece birisi. Röportajda geçen bazı noktalar üzerinde durup yazımızı bitireceğiz. Ergün der ki, Mahir Çayan önderliğindeki örgütün MİT’le yakın ilişkileri vardır. Oysa THKP-C nin önder kadrolarının Kızıldere’de katledilişinden, Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir’in öldürülmesine kadar tüm operasyonlarda MİT’çi Hiram Abas ve Mehmet Eymür iş başındaydı. Bununla birlikte, ordu içerisindeki gizli belgelere ulaşan, Fethullah efendi Amerika’dan bize karşı bir plan hazırlığı içerisindeler diye aylar öncesinden yakınırken imdadına belgelerle yetişen Taraf, devlet içi ve ötesi bir istihbarat bülteni gibi çalışmaktadır.


Ergün röportajda “Türkiye’de emperyalist bir güç yok” diye buyurur. Mahir Çayan yıllar öncesinden bugünün ve geleceğin dev-gençlilerine bıraktığı teorik-politik mirasında şöyle yazacaktı: “Emperyalizm Türkiye’de içsel bir olgudur.” Obama’nın Kahire’den İslam Dünyası’na seslenişinden feyiz alıp coğrafyamızda Ilımlı dost arayışına düşen liberallerin, yeni sömürgeciliğin Türkiye halkları üzerinde yarattığı tahribatı örtmeye çalışıp “emperyalizm yoktur” gibi buluşlarla çıkagelmeleri ve Marksist "birikimleriyle" buna inanmaları şaşırtıcı değil.
Neşe Düzel’in röportajının başlığı ise Taraf Gazetesi’nin yalnızca bir cahillikten muzdarip değil, aynı zamanda güdümlü işbirlikçiler olduklarının kanıtıdır: “Darbelerde solun rolü fecidir.” Ergün röportajında solu orduyla birlikte iktidara gelmeye çalışmakla suçluyor. Solun ideolojik, politik temellerini Kemalizm içinde konumlandırmak için her türlü iftiraya başvuran liberaller, Türkiye solunun 12 Mart sonrasında hem solun teorik metinlerinden hem de eylemlerinden okunabilecek, en keskin ifadesini İbrahim Kaypakkaya ile bulan Kemalizme ilişkin tavrını sırf maddi güçlerine dayanarak ahlaksızca örtbas etmektedir. Mahir Çayan, Kesintisiz Devrimde “Artık Türk ordusu, oligarşinin halkımıza karşı yürüttüğü baskı politikasının açık ve doğrudan bir aleti olmuştur.” diyerek dün de bugün de liberal kargaların gürültülerine pabuç bırakmamıştır.
Onlar yaşananları kitaplarından, hafızalarından atmaya çalışsa da bu halk kendi etinde bir damga gibi taşıdığı Kızıldere’yi unutmayacak. 12 Mart’ın karanlığında devrimin tohumları atarak, zindanları delerek, darbeye boyun eğmeyeceklerini halkın saflarında oligarşinin yüzüne haykıran Mahir Çayan ve yoldaşları eylemleriyle yadsınamaz bir haklılığı tarihe işlemiştir. Bunu kirletmeye kimsenin gücü yetmez. Türkiye solunun sahiplendiği tarihsel değerler ve güncel politika hedefleri tuzu kuru birkaç AKP işbirlikçisinin yalanlarıyla örtbas edilemez, hedefinden saptırılamaz. Biz bugün de bir ağacın yeşilinden hiç zevk alamayanlara karşı eşitliğin, yurtseverliğin, anti-emperyalizmin ve aydınlanmacılığın tarafındayız, biz bugün de dev-gençliyiz.


Siz ON`larımızKızılderenin kan çiçekleriBeyaz bir tek gül açmadı Niksar`da düştüğünüzden beriPek yeşil değildi kuşatıldığınız köy ama yemyeşil olmuştuAsker elbisesinden, tanktan, askeri araçtanYeşildir ya hani hepsinin rengi bu saydıklarımınAma hiçbir insanBir ağacın yeşilinden aldığı zevki alamaz onlardanTek tek sayacağım isminizi usanmadanVe hiçbir işten onur duymayacağımSizin isimleriniz kadar duyduğum onurdan Hüdai Arıkan, Ömer Ayna, Cihan Alptekin, Saffet Alp, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Nihat Yılmaz, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Mahir Çayan!


http://www.devrimcigenclik.org/include/yazigoster_guncel.php?no=1970

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder